28 Şubat 2008 Perşembe

Aslında zamanlamam iyidir:) ama Blog'da tutmayacak galiba. "Akşama devam ederim" demişim geçen cumartesi.. Bugün perşembe.. ancak yazabiliyorum.
Neler oldu o günden beri? Cumartesi tam gün, Tırtıl'la dönüşümlü mantı açtık. Mutfağımız açık mutfak olduğu için, canlı performansımız müşterilerimizin ilgisini çekiyor. Cumartesileri gelen müdavimlerimizin sayısı her geçen gün artmakta. Mesela bir ufaklık var.. yaklaşık 2 ay önce, annesi ve babasıyla gelip oturdu koltukların olduğu bölüme. Uzaktan beni izledi farkettirmeden ve sonra mantı yemek istedi.. ama tam da emin diil kararından sanki:) Yedikten sonra zevkten konuşamaz haldeyken annesi durumu açıkladı. Meğerse babaannesinin mantısı dışında bugüne kadar beğendiği hiçbir mantı olmamış. Bizimkine bayılmış. Ellerinize sağlık diye diye gitti. Takip eden haftalarda kesintisiz geldiler. Annesi babası onu gitar kursuna bırakıyor, bize gelip kurs saati bitimine kadar dergilere gözatıyorlar oturma grubunda. Bazen baba laptop'unu açıp çalışıyor. Sonra kurs çıkışı gidip, ufaklıkla geri geliyorlar. Birlikte mantı ve tiramisu yiyorlar. Minik müzisyen söz verdi, benim için Albeniz'in Asturias'ını çalmayı öğrenecek.
Pazar günü boyunca yatay konumdaydım evde.. Haftanın planı yapıldı o arada.. ve işte, göz açıp kapatıncaya kadar perşembe oluvermiş. Dün ana yemeğimiz etli pazı sarmasıydı. Yok sattık.. Yapımı oldukça emek gerektiren bu yemek, çalışan kesimce çok rağbet görüyor. Bir müşterimiz 6 porsiyon aldı mesela. Volkan siparişi götürdüğünde şahit olmuş. Annesini aramış müşterimiz ve "akşama yemek yapma, pazı sarması getiriyorum" demiş. Bugün; kuzu haşlama, patlıcan oturtma, kıymalı patates, misket köfteli domates soslu makarna ve pirinç pilavı var. Günün çorbası; ezogelin, tatlı da çikolata soslu irmik tatlısı ve çikolata soslu yalancı tavuk göğsü.
Sürekli giren çıkanlar ve sepetten gelen siparişler hazırlanırken ben bir kenara çekildim yazıyorum. Yoksa fırsat bulamayacaktım. Artık ben bir uzanayım mutfağa doğru..
Görüşmek üzere:)

22 Şubat 2008 Cuma

Uzun zaman oldu buraya yazmayalı.. Yeni açılan bir cafe-restaurant olmanın getirdiği zorluklar, yapılacak tonlarca iş olması, aşırı yorgunluklar, vakitsizlikten Tırtıl'ın fotoğraf makinesini yaptıramamış olması, hala benim kendime bir makine alamamam, burayı görsel anlamda beslemeden yazı yazmama kararı.. bütün bunlar yazmaktan alıkoydu beni.. ama sonu yok. İşin içine girdikçe ve bu tür engellerin hep süreceği gerçeğiyle karşılaşınca, beklememeye ve yazmaya karar verdim.



Bugün Cumartesi.. Taze ev mantısı günümüz; Zorlu bir gün bekliyor bizi.. Çok yeni olmamıza rağmen mantımız çok ünlendi. Müdavimlerimiz oluştu. Hem günü kurtaracak hem de hafta içi talebine cevap verecek stoğu yapmak üzere elimizden akşama kadar oklava düşmeyecek. Az sonra cafe'ye gidip hamuru yoğuracağım. O arada Lusin gelir.. Küçük bir parantez açıyorum burada; Cafe'de 5 kişilik bir ekibiz.. Ben, Burçak ve becerikli yardımcımız Lusin (muhteşem diyaframlı bir hatun.. Türkiye'nin ikinci bir Leyla Gencer'i olabilirdi), biz 3'ümüz mutfaktan sorumlu devlet bakanlarıyız. Burcu servisten ve hesaplardan sorumlu. Mutfaktaki imalat bitince Burçak'la ben de katılıyoruz ona. Bir de Volkan, nam-ı diğer Volki'miz var.. Motokuryemiz.. Başlıca görevi Yemek Sepeti'nden ve dışardan gelen siparişlere yetişip açlıktan gözü dönmüş halkımıza:) hızlı servis ulaştırabilmek. Volkan aynı zamanda elimiz-ayağımız.. Herkesin saçlarının dimdik olduğu zamanlarda bile o "cool" tavrıyla her işe yetişir- bir bakarsınız bizle şnitzellik tavukları paneliyor, ya da "ya uuuuffff maydonoz bitmişşş yineeee" diye çığlık atan Burçak'a fırlayıp gidip maydonoz alıp getiriyor, o aynı zamanda satın almadan sorumlu devlet bakanımız da çünkü.. ha bir de boş vakit bulduğumuzda ona öğretmeye başladığım ingilizce ödevlerini yapıyor. En büyük amacı yabancı dil öğrenebilmek.. Bu yıl, borçlu olduğu dersleri vererek, liseyi bitirecek inşallah. Ardından üniversite de gelecek.

Artık çıkıp cafe'ye gitmeliyim. Akşam döndüğümde devam ederim.. Pinky, en cırıl sesiyle bir şeyler anlatıyor bana, ona bir bakayım bakalım neymiş derdi.. 6 kedimiz var bu arada; Yaş sırasında göre Domates (16), Erik(10), ve 10 aylık 4 kardeş; Mozart (evin tek erkeği), Munise, Pinky ve kedi Burçak. Akşama kaldığım yerden devam eder ve normal bir kedi nüfusuyla yani Domates ve Erik'le yaşaren, evdeki kedi nüfusunun aniden nasıl 6'ya fırladığını anlatırım.. Şimdilik hoşçakalın..

6 Şubat 2008 Çarşamba

YELKENLER FORA:)


Doğduğum-büyüdüğüm ve çok sevdiğimiz Moda'da, 2 kızım, Burcu(28-nam-ı diğer İmelda) ve Burçak (27 - nam-ı diğer Tırtıl) ile birlikte, Aralık 15' 2007'de bir restaurant-cafe açtık. Ailemizi oluşturan bireylerin renkli kişiliklerinin oluşturduğu sinerjiyi anlatan en iyi kelime, cafemizin adını oluşturdu; "Rengahenk Cafe". Bu blog, cafe'mizdeki günlük maceralarımıza, tariflerimize, keşfettiğimiz yeni tatlara, tanıdığımız yeni dostlara tanıklık edecek, uzun soluklu bir seyir defteri olarak açıldı..